Koronavirüs salgınından en ağır darbeyi yiyen seyahat endüstrisinin yeniden toparlanması için insan kaynaklarının korunması gerektiği bildirildi.
En önemli sermaye: İnsan kaynağı
Antalya’da online ortamda yapılan 10. Uluslararası Resort Turizm Kongresi’nin açılışında konuşan Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Dr. Erkan Yağcı, koronavirüs salgını ortamında insan kaynaklarının turizme katkısını, turizmin ekonomiye katkısından geri kalmaması gerektiğinin test edildiğini söyledi.
İnsanlar yaşadıkça seyahat edecek
Konuşmasında koronavirüs salgını nedeniyle sektörde meydana gelen değişiklik ve yaşanan gelişmelere değinen Yağcı; “Şimdi turizmin gelişmiş ülkeleri ile turizme umut bağlayan destinasyonlar; ardı ardına zarar tahminleri, raporları açıklıyorlar. 1 milyardan fazla turist ve trilyonlarca dolar gelir, milyonlarca istihdam vb kayıpların, yeniden kazanılması mümkündür. Çünkü insanlar yaşadıkça seyahat de yapacaklardır. Yeter ki, kişibaşına sağlık ve huzur katsayımız düşmesin” dedi.
Turizmin geleceği ve sürdürülebilirlik için
“Yılların deneyimi ile oluşan insan kaynağımızı korumak bu dönemdeki en önemli önceliklerimizden biri olmuştur. Şüphesiz yetişmiş, kalifiye insan kaynağımız sektörümüzün bugünkü başarısında en önemli unsurların başında gelmektedir” diyen AKTOB Başkanı “Dolayısı ile insan kaynağımızın, kalifiye personelimizin korunması turizmin geleceği ve sürdürülebilirliliği için son derece önemlidir” dedi.
G-20 Zirvesi umut verdi
“Turizmin suyu; İnsanlardır, umutlarımızdır. Onlar yaşarsa, turizm de yaşar” diyen Yağcı, geçen hafta yapılan G20 Zirvesinde Covid-19 salgınına karşı dünya ülkelerinin küresel soruna küresel bir dayanışma ile çözüm bulmaya karar verdiklerini, bunun da gelecek için daha umutlanmamız için bir neden olduğunu söyledi.
İşte AKTOB Başkanı Dr. Erkan Yağcı’nın 10. Uluslararası Resort Turizm Kongresi’nde yaptığı konuşmanın tamamı.
Geleceğe Hoşgeldiniz!
İlki değil ilkleri yaşıyoruz!
Çıkış da bu ilklerin toplamından daha fazla, çözüme yönelik olmalıdır!
Çare insandadır, onun umutlarındadır!
Öncelikle, Covid 19 salgını sürecinde, kaybettiğimiz insanlarımızdan dolayı çok üzgün oldugumuzu belirterek konuşmama başlamak isterim. Bu süreçte maddi kayıplarımızı konuşmak yersiz biliyorum.
Bu noktadayaşananların bir özetini konuşmak zorundayız.
Pek çok dengenin değiştiği, olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde, 10. Uluslararası Resort Turizm Kongresini bu sene, günümüz koşullarına uyarak dijital ortamda gerçekleştiriyoruz.
Kongremiz; Dünya, Türkiye ve Antalya turizmini, tüm yönleriyle ele alan sunum ve oturumlarla, geleceğin turizmine ışık tutatacak, tutmaya devam edecektir.
“Turizmin Geleceği, Geleceğin Turizmi”
Kongremizin sloganı olan “Turizmin Geleceği, Geleceğin Turizmi” özdeşliğinin, altı gerçekten dolu bir özdeşlik olduğunu, bu zor dönem de tekrar görüyoruz.
Biliyoruz ki, maddi kazançlar; ancak ve ancak insanların huzur ve umudunun yaşadığı ortamlarda anlamlıdır.
Geçmiş 10 yıllarda da, maddi kayıplarımızın “daha çok” olduğu; krizler, çatışmalar, huzursuzluklar gördük, yaşadık ve elbirliği ile üstesinden geldik.
Tam bu noktada en önemli husus ise birlik ve beraberliğin, ortak ses olmanın öneminin; sorunların üstesinden gelmede ne kadar etken olduğunu görüyoruz.
Dijitalleşme ve teknoloji
Dünyada yaşanan bu olağanüstü dönem; dijitalleşmenin ve teknolojinin, aynı zamanda hijyen ve temizlik konularının ön planda olması gerektiğini daha çok gösterdi.
Türkiye turizm sektörünün kriz yönetimi konusunda diğer ülkelere kıyasla daha fazla tecrübe sahibi olması bir avantaj oldu ve diğer destinasyonlarla kıyaslandığında daha hızlı pozisyon aldı.
Covid-19’un etkilediği sektörlerin başında seyahat ve turizm endüstrisi geliyor. Gerçekten bizim için zor bir dönem, bu Dünyada da Türkiye’de de aynı şekilde. Bu dönemde işletmelerimizi açmak için ; hem kamu kesimi, hem özel sektör olarak yoğun bir çaba sarfettik.
Bu noktada Güvenli Turizm Sertifikasyon sistemiyle de haziran sonu itibarıyla yavaş yavaş işletmelerimizi açıp, en azından turizm faaliyetine başlama gibi bir hedefimiz vardı ve bunu gerçekleştirdik.”
Türkiye turizm sektörü, 2018 ve 2019 yıllarında yeniden toparlanma eğilimine girmiş ve 2019 yılında turizm sayıları anlamında en üst seviyelere gelmişken, küresel ölçekte, son 100 yılın en büyük arz ve talep şoku olarak tanımlayabileceğimiz COVID-19 Salgını krizine maruz kalmıştır.
Nisan-Haziran ayları arasında işlerimiz tamamen durma noktasına gelmiştir. Bu çerçevede AKTOB pandeminin birinci gününden itibaren sektörümüz için olumlu bir sonuç elde etmek üzere diğer sektör kuruluşları ile dayanışma ve işbirliği içinde çalışmalarını sürdürmeye devam etmiştir ve halen devam etmektedir.
İşbirilği ve koordinasyon
Bu kapsamda, 17 Şubat 2020 tarihinden itibaren yaptığımız tüm çalışmalarda birliğimiz adına Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Kültür ve Turizm Bakanımıza, Dış İşleri Bakanımıza, Sağlık Bakanımıza, Hazine ve Maliye Bakanımıza ve ilgili tüm bakanlıklara, bürokratlarımıza, Sivil Toplum Örgütlerine, Meslek Birliklerine,Değerli Üyelerimize, Yönetim Kurulumuza ve ofis görevlilerimize bu zor dönemde dayanışma, katkıları ve desteklerinden dolayı içten teşekkürlerimi sunarım.
Ciddi krizlerle yaşamaya alışmış olarak beklemek yerine aktif davranmayı seçerek Kültür ve Turizm Bakanımızın, bakanlığımızın desteği ile Güvenli Turizm Sertifikası uygulamasını yarattık. Tüm sektörün bileşenleri ile çok yakın çalışarak uygulama protokolünü hayata geçirdik . Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı ve Bakanlığımızın rehberliğinde Sertifika kuruluşları ile birlikte tesislerimizin sağlıklı olduğunu belgeledik.
Yeni dönem seyahat seçimlerinin belirleyici faktörlerinden en önemlisi Güvenli Turizm oldu. Bu yönde bakanlığımız ve TÜROFED ile birlikte yaptığımız çalışmalarla sektörün bu sürece hazırlıklı olarak misafirlerini ağırlaması sağlandı.
Dış dünyaya yapılan çalışmaları anlatan “Güvenli Turizm” sertifikasyonlu konaklama tesislerinde güvenle tatil yapabilecekleri mesajları verildi.
Önlemler sonuç verdi
Gururla söylemek gerekir ki; aldığımız bu önlemler diğer ülkelere örnek oldu. Bu bizim kararlığımızı ve işimize olan inancımızın bir göstergesi olmuştur.
Güvenli Turizm Sertifikasyon programı turizme önemli bir katkı sunmuştur.
Antalya, Güvenli Turizm Sertifikasyon sistemiyle öne çıkan destinasyonların başında gelmektedir. Bu dönemde, dünyada turizm hareketliliği başladığında Antalya’nın turizm destinasyonlarının başında geleceğini düşünüyorduk, nitekim öyle de oldu. Antalya dünyada tanınan, kendini kanıtlamış bir destinasyon. Önümüzdeki yıllarda,daha da güçlenerek devam edeceğine inancımız tamdır.
“Güvenli Turizm Sertifikasyonu” ile yapılan çalışmaların gelecek yıl turizm sezonuna olumlu etkileri olacağı da aşikardır.
Tüm bu süreçte sektörümüze destekler anlamında:
Kısa Çalışma Ödeneği (KÇÖ) ve İstihdam destekleri verilmiştir.
Faizsiz vergi ertemeleri yapılmıştır.
KGF kredileri sağlanmıştır.
Konaklama Vergisinin Yürürlük tarihi 1 Ocak 2022’ye ertelenmiştir.
KDV indirimi sağlanmıştır.
Bu ve benzer desteklerin devamı sektörün geleceği için son derece önemlidir.
Turizmin geleceği, sürdürülebilirliği ve insan kaynağı
Ayrıca yılların deneyimi ile oluşan insan kaynağımızı korumak bu dönemdeki en önemli önceliklerimizden biri olmuştur. Şüphesiz yetişmiş, kalifiye insan kaynağımız sektörümüzün bugünkü başarısında en önemli unsurların başında gelmektedir. Dolayısı ile insan kaynağımızın, kalifiye personelimizin korunması turizmin geleceği ve sürdürülebilirliliği için son derece önemlidir.
10 başlıkta ilkler
Bunların yanısıra, Covid 19 salgını sürecinde dünya turizm sektörü olarak, ilk defa, bir çok ilki birlikte yaşıyoruz. Bunlardan 10 temel değişimi paylaşmak istiyorum:
Birincisi; seyahat ve tatil talebinin topluca ve dünya genelinde dibe düştüğü zamanı ilk defa tecrübe ediyoruz.
İkincisi; Daha önce yapılan “destinasyon tercihi” anketlerinde, genelde ortalarda yer alan “güvenlik ve hijyen” durumu, ilk defa birinci sıraya yükseldi.
Üçüncüsü; Dünya devletleri ilk defa, insan sağlığını bu kadar ciddiye alırken, aynı zamanda risk alarak, işletmeleri ayakta tutacak maddi ve manevi destekleri sunma yollarını aramaya çalıştı.
Dördüncüsü; son 20 yıldır, işletmelerin ve dolayısıyla devletlerin teorik vizyon dokümanlarında sözü edilen “sürdürülebilirlik, entegre turizm” gibi kavramların ilk defa ne kadar hayati olduğunu test ettik.
Beşincisi; turizm vb alanlardaki yatırımların; değişen konuk eğilimleri ile uyumlu hale gelmesi, arz güvenliğinin ne olduğu, elimizdeki maddi değerlerin nasıl kullanılması gerektiğini, ilk defa bu kadar ciddiye almak durumunda kaldık. Ve fizibilite ile rantabıl’dan anladıklarımız ilk defa değişmeye başladı.
Altıncısı; insan kaynaklarının turizme katkısını, turizmin ekonomiye katkısından geri kalmaması gerektiğini de test ettik.
Yedincisi; Covid’e karşı önlemlerde; devletlerin, ülkelerin ve sektörün birlikte gösterdiği dayanışma ile turizmin yalnız “maddi varlıklardan” oluşan bir alan olmadığını, esasında “kültürel bir dayanışma” olduğunu da ilk defa daha net fark ettik.
Sekizincisi; Türkiye’nin Turizm Bakanlığı’nın büyük bir gayretle ortaya koyduğu 2023 Vizyon Politikası ve Stratejisi gibi, ülkelerin uzun vadeli gelişme planlarındaki; “12 ay yaşayan bir sektör olma” söyleminin, “7 gün/24 saat çalışan” bir felsefeye geçmeye başladığını da ilk defa yaşamaktayız.
Dokuzuncusu; Daha önce 9 kez yaptığımız Uluslararası Resort Turizm Kongresi’nde belirtiğimiz gibi; “Turizmin Geleceği, Geleceğin Turizmi” özdeşliğinin, altı gerçekten dolu bir özdeşlik olduğunu da görüyoruz. Çünkü; gelecek, yaşanmışların mirasını içinde taşır. Eminim ki Covid-19 ile yaşadıklarımız; “yalnız beklemekle” kalırsak, turizmin geleceğinin de ne olabileceğini ilk defa bu kadar keskin gösteren bir süreci deneyimlemiş olduk.
Onuncusu; Ülkemizin, bakanlığımız ve bakanlıklarımız liderliğinde yaptığı “Güvenli ve Sağlıklı Turizm Sertifikası” gibi dinamik çalışmalar, bize göstermektedir ki, turizm yalnızca arz-talep dengesi değildir. Bu anlamda; fiyat elastikiyetinin işe yaramadığı ve bütüncül yaklaşımın en hayati konu olduğu da ilk defa yaşanmıştır.
Şimdi turizmin gelişmiş ülkeleri ile turizme umut bağlayan destinasyonlar; ardı ardına zarar tahminleri, raporları açıklıyorlar. 1 milyardan fazla turist ve trilyonlarca Dolar gelir, milyonlarca istihdam vb kayıpların, yeniden kazanılması mümkündür. Çünkü insanlar yaşadıkça seyahat de yapacaklardır. Yeter ki, kişibaşına sağlık ve huzur katsayımız düşmesin.
Gerçekçi olacağız
Evet, Durum bu.
Peki Daha fazla ne yapabiliriz?
Yanıtı kolay olmayan bir soru.
Ama şu ilke her zamankinden daha da önemlidir.
Gerçekçi olmak.
Sektör yeni yıla başta bankalara katlanan miktarda, artmış haliyle, ertelenmiş borçlarla giriyor.
Ayrıca:
Tarihte eşi görülmeyen bir olay olarak, koronavirüs salgınına rağmen, yaşam her alanda olduğu gibi seyahat ve turizm endüstrisinde de devam edecek.
Bu basit gerçeği hepimiz görmeli, planımızı buna göre yapmalıyız.
Karamsar olmamalı, yapay iyimserliklerden kaçınmalı, gerçekler görülmelidir.
Dünyada milli hasıladan iki kat büyüyen sektör
Dünyada milli hasıladan iki kat büyüyen başka bir sektör var mı? Herhangi bir ihtiyaç ile seyahat etmek, yıldan yıla insanlar için en önemli aktivite olmaya devam ediyor. Ve bize umut olan olan olgu; yeni neslin tercihinin; geziler, konserler , kültürel faaliyetler yani yeni deneyimler kazanmak olduğunu biliyoruz. Bu, seyahat sektörünün yeni yol haritası olacaktır. Gençler yüzmek, bisiklete binmek, sörf yapmak ve ardından istediği ülkeye, şehire, otele gidecek ve tekrar uçağa bineceklerdir.
Ekonomileri canlandırma, yaşamları zenginleştirme
Ve nihayet biliyoruz ki “Turizm sektörü, ekonomileri canlandırma, yaşamları zenginleştirme ve kültürel boşlukları doldurma becerisiyle benzersizdir
Biz bugün bu kongrede, sektör açısından yeni bir yön çizmek ve her seviyedeki paydaşlar için daha parlak bir gelecek inşa etmek üzere bir yol haritası oluşturmaya çalışacağız.
Açıkçası şunun da farkındayız. Bu süreçte doğru teşhislerde bulunup, doğru sonuçlar çıkarmamız gerekiyor. Enerjimizi, gücümüzü ve zamanımızı bu yönde kullanmalıyız.
Biz yine bugüne olduğu kadar bundan sonrası için de tüm sorunlarla yüzleşip, Antalyamıza 20 milyondan fazla turisti, Türkiye için de 75 milyondan fazla turisti getirmek için sorunun değil çözümün bir parçası olarak çalışmalarımızı devam ettireceğiz.
Çünkü turizmin suyu; İnsanlardır, umutlarımızdır.
Onlar yaşarsa, turizm de yaşar!
Geçen hafta yapılan G20 Zirvesinde gördük ki Covid-19 salgınına karşı dünya ülkeleri; Küresel Soruna karşılık, birliktelikle Küresel Bir Dayanışma ile çözüm bulmaya karar verdiler. Bu da bizim gelecek için daha da umutlanmamız için bir nedendir.
Bu vesileyle Kongremizin hazırlanma sürecinde Birliğimiz adına; Danışma Kurulumuza, Tüm Konuşmacılarımıza, Ana Sponsorumuz Denizbank’a ve Diğer tüm Sponsorlarımıza ve tabi ki AKTOB Yönetim Kuruluna ve Ofis Görevlilerimize içtenlikle teşekkür ederim.