Bu topraklarda özgür ve bağımsız yaşama iradesinin sembolü olan Türkiye Büyük Millet Meclisi bundan tam 100 yıl önce bugün 23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulmuştur. Meclis’in açılmasıyla birlikte bu topraklarda esaretin asla kabul edilmeyeceği tüm dünyaya gösterilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki küflenmiş, çağdışı saltanat rejimi; çağın en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde tarihin tozlu rafları arasına karışmış, Meclis’in açılmasıyla hâkimiyet “kayıtsız, şartsız” millete verilmiştir.
Emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı veren, Cumhuriyeti kuran, Saray saltanatına karşı egemenliği “kayıtsız, şartsız” milletin hâkimiyetine veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere aydınlanma değerlerini sonuna kadar savunan cumhuriyetin devrimci kadrolarına bin selam olsun!
Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin rotası, AKP iktidarı altında farklı bir noktaya doğru evrilmiştir.
Atatürk’ün ifadesiyle ‘Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler kendi talih ve geleceğini başka birinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır.’
Ülkemiz, maalesef, tek adam rejiminin altında bu noktaya doğru gerilemiştir. İnsan haklarının, demokrasinin, özgür düşüncenin, bilimsel üretimin, çoğulculuğun, adaletin, laikliğin, aydınlanma değerlerinin rafa kaldırıldığı; yasama, yürütme ve yargının tek bir elde toplandığı, Atatürk’ün hedef olarak bizlere miras bıraktığı muasır medeniyetler seviyesinin oldukça gerisinde olduğumuz bir durumdayız.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun vurguladığı gibi;
“Ulusal egemenlik; çoğulcu bir rejim, temsilde adalet ve hukukun üstünlüğü meselesidir.
‘Sandıktan çıktım ne istersem yaparım’ anlayışı, ulusal egemenlik kavramıyla bağdaşmaz.
Kayıtsız, şartsız millete ait olan egemenlik, milletin iradesini gasp etmek ve toplumun belirli unsurlarını dışlamak için bir silah gibi kullanılamaz.”
Atatürk diyor ki;
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
Cumhuriyet Halk Partisi olarak; Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk’ün çizmiş olduğu yol doğrultusunda, demokrasiyle, hak ve özgürlüklerle buluşturmak, hukukun üstünlüğünü tesis etmek, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü tekrar hâkim kılmak, Cumhuriyetin aydınlanmacılığa dayalı kurucu felsefesini yaşatmak için azimle mücadele edeceğiz.
Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, savaşların olmadığı, toplumsal adaletin sağlandığı, barışın, huzurun kök saldığı, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük türkülerinin söylendiği bir Türkiye ve dünya en büyük dileğimizdir.
Korona virüs salgının nedeniyle, tüm dünya maalesef zor bir dönemden geçmektedir. Umut ediyoruz ki; el birliğiyle bu zor günleri de atlatacağız. Genel Başkanımızın çağrısıyla bu yıl 23 Nisan’ı sağlıklı bir dünya dileğiyle, dünya barışına adıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran tüm kahramanlarımızı şükranla anıyor, aziz şehitlerimize rahmet diliyor, bütün milletimizin ve özellikle çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorum.