İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından yürütülen “Türkiye’de Gönüllülük Araştırması”nın sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre; çalıştığı sivil toplum örgütünde sosyal güvenceye sahip olan gönüllülerin oranı %9. Araştırmaya katılan gönüllülerin %20’si gönüllülük yaparken psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını belirtiyor
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi (BİLGİ STÇM) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİLGİ GÖÇ) tarafından yürütülen “Türkiye’de Gönüllülük Araştırması”nın sonuçları, santralistanbul Kampüsü’nde düzenlenen “Türkiye’de Gönüllülük: Katılım, Koşullar ve Hukuk Konferansı”nda açıklandı. Araştırma yürütücüleri; BİLGİ Sivil Toplum Çalışmaları Merkez Müdürü Prof. Dr. Nurhan Yentürk, BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emre Erdoğan, BİLGİ Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı ve Göç Çalışmaları Uygulama Ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Laden Yurttagüler’in yanı sıra BİLGİ Vekil Rektörü Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey, Avrupa Gençlik Politikaları Kıdemli Uzmanı Hanjo Schild’in katıldığı etkinlikte araştırma sonuçları tartışıldı.
BİLGİ STÇM ve BİLGİ GÖÇ tarafından, 16 Ekim – 20 Kasım 2019 tarihleri arasında internet anketleriyle yürütülen araştırmaya, farklı kurumlarda gönüllülük yapan 1016 kişi katıldı. Araştırma kapsamında Eylül – Kasım 2019 aylarında 20 STK’nın gönüllü yöneticisi ile yarı yapılandırılmış mülakatlar ve gönüllülerle 2 odak grup çalışması gerçekleştirildi.
Yasal düzenleme yolunda ilk adım: araştırma
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan BİLGİ Vekil Rektörü Prof. Dr. Kübra Doğan Yenisey, “Bir özgürlük alanı olarak gönüllü faaliyetlerin genişlemesi ve çeşitlenmesi konunun hukuki olarak ele alınmasını gerekli kılıyor. Yasal düzenlemenin kapsamı dışında kalan gönüllülük formlarını da güvence altına alan, gönüllülüğü teşvik eden ve korunmasını sağlayan bir düzenlemenin, paydaşların da görüşü alınarak katılımcı bir şekilde yapılması çok kritik. Bu araştırma vesilesiyle, Türkiye’de sahada neler yaşandığı ortaya koyuluyor. Bu sayede yasal düzenleme modeli için somut çözüm önerileri geliştirilebilir” dedi. Araştırmanın yürütücülerinden İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkez Müdürü Prof. Dr. Nurhan Yentürk açılış konuşmasında, “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) gönüllülük üzerine yapılacak yasal düzenlemelerde iki kriter olması gerektiğini belirtiyor. Bunlar; yapılacak hukuksal düzenlemelerin araştırmaya dayalı olması ve katılımcı olması. Biz yürüttüğümüz gönüllülük araştırmasıyla bu yönde ilk adımı atmak istedik” dedi.
BİLGİ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emre Erdoğan, “2014 yılında, gönüllülük yapanların karşılaştırmalı oranlarını sunan ISSP verilerine göre Türkiye sondan ikinci sırada yer alıyor” dedi. Türkiye’de maddi bağış oranının düşüklüğüne dikkat çeken Erdoğan, “Gönüllü olarak destek vermek dışında herhangi bir STK’ya son bir sene içinde bağış yaptınız mı sorusuna, katılımcıların yüzde 7.9’u ayni bağış yaptım cevabını verirken sadece yüzde 30.4’ünün maddi bağış yaptığı görülüyor” şeklinde konuştu. Erdoğan STK’larda iyi yönetişimin katılım, şeffaflık ve hesap verilebilirlikten geçtiğini katılımcılarla paylaştı.
BİLGİ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı ve Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci yaptığı sunumda; “Araştırmada, psikolojik rahatsızlık yaşadıklarını ifade edenlerin oranı yüzde 20 olarak ortaya çıktı. Farklı saha deneyimlerimizden de biliyoruz, özellikle daha dezavantajlı bölgelerde göçmenler, çocuklar gibi daha kırılgan gruplarla çalışan gönüllülerde ikincil travma yaşanabiliyor” dedi. Gönüllülerin her açıdan korunmasının önemine değinen Uyan-Semerci, “Gönüllüler, çalıştıkları kurumda kaynak sıkıntısı yaşanması durumunda yol, yemek gibi masraflarının karşılanmamasını anlayışla karşılıyorlar, böylesi durumlarda zaten STK’yı gönüllüler destekleri ile yaşatıyor” şeklinde konuştu.
Gönüllülerin yüzde 90’ının oy kullandığını ve yüksek eğitim düzeyine sahip olduğunu belirten BİLGİ Öğretim Görevlisi Laden Yurttagüler, “Araştırmamızda da ifade edilen STK’lardaki karar alma süreçleri önemli. Bazı gönüllülerin dile getirdiği oy çokluğu ile değil oybirliği, uzlaşı ile karar almanın farkını tartışmalıyız. Yaptığımız araştırmada gönüllülerin yüzde 58’inin karar süreçlerinde etkili olduğu görülüyor ancak bu katılım maalesef ‘geribildirim’ düzeyinde” dedi. Etkinliğe katılan Avrupa Gençlik Politikaları Kıdemli Uzmanı Hanjo Schild ise yerel ve küresel bağlamda gönüllülük faaliyetlerinden beklentileri, ihtiyaçları ve zorlukları katılımcılarla paylaştı.
Araştırmanın dikkat çeken bazı sonuçları şöyle;
Araştırmaya katılanların yaşları 15 ile 75 arasında değişiyor ve Türkiye’nin farklı illerinde yaşıyorlar. Gönüllülerin %68’i kadın, %33’ü 15-24 yaş aralığında, %11’iyse 60 yaş üstü. Araştırma sonuçlarına göre, gönüllüler çalıştıkları kurumlarda ortalama 5 yıldır çalışmaktalar. Ancak gönüllülerin üçte biri 1 yıl, yarısıysa 2 yıldan az bir süredir bu kurumda gönüllülük yapıyorlar. Öğrencilere ortalama gönüllülük süresi 16 ayken, çalışanlarda 53, emeklilerdeyse 85 aya kadar yükseliyor. Gönüllülerin yarısı çalıştıkları kurumda haftada 3-4 saatten daha az vakit harcarken, çalışma günlerinin hem haftasonu hem de hafta içi günlere yayıldığı gözlemlenmiş. Öte yandan, gönüllülerin %60’ının çalışma saatlerinin 9-18 arası olması, gönüllülük faaliyetinin kurumlaşmış olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Sosyal güvenceleri olmadan çalışıyorlar
Ankete katılan gönüllülerin %9’u bir sosyal güvenceye sahip değil, diğerlerininse çalıştığı yerden, aileden ya da üniversiteden bir sosyal güvencesi bulunuyor. Çalıştığı STK’dan sosyal güvenceye sahip olanların oranıysa %9.
Psikolojik rahatsızlık yaşayanların oranı: %20
Gönüllülerin %20’si gönüllülük yaparken psikolojik rahatsızlıklar yaşadıklarını söylerken, “meslek hastalığı” yaşayanların ve herhangi bir iş kazası geçirenlerin oranı %4. Gönüllülerin %13’ü şu anda yaptıkları gönüllülük faaliyetinin iş kazası ya da meslek hastalığı riski taşıdığını söylüyor.
Masraflarını kendileri karşılıyorlar
Gönüllülerin çalışma koşullarına gelince gönüllülerin yaptıkları ulaşım, yiyecek ve iletişim masraflarını kendileri karşılayanların oranı %67’yken geri kalanların masrafları kısmen ya da tamamen STK tarafından karşılanıyor. Gönüllülerin dörtte üçü işe başlamadan yapacakları işle ilgili bir oryantasyon/tanıtım eğitimi alırken, yapacağı işle ilgili bir protokol/sözleşmeye sahip olanların oranı %18’de kalıyor. İşe başlamadan önce sağlık taramasından geçenlerin oranıysa sadece %3.
STK’lara ulaşmada zorluk yaşıyorlar
Gönüllülerin gönüllülük yaparken en zorlandıkları konuların başında zaman bulmak geliyor (%53). İkinci sırada gönüllülük için yapılan harcamaların karşılanması bulunuyor (%30). Öğrenciler ve çalışanlar zaman bulmakta zorlanırken, çalışanlar, işsizler ve emekliler için gönüllülük harcamaları da bir zorluk oluşturuyor. Öğrenciler, çalıştıkları kuruma ulaşırken zorluk çektikleri görüşünü diğer gruplara göre daha fazla belirtiyorlar.
Gönüllü olma süreci kişisel ilişkilerle ilerliyor
Araştırma sonuçları, gönüllülerin şu anda çalıştıkları kurumla tanıdıkları aracılığıyla ilişki kurduklarını gösteriyor (%34). Internet aracılığı (%16) ya da görsel/yazılı medya aracılığıyla (%10) kurumla ilişki kuranların oranıysa görece daha düşük. Bu rakamlar gönüllülerin kurumlarla kişisel ilişkiler aracılığıyla temasa geçtiklerini gösteriyor. Gönüllüler, gönüllülük yaparken çalıştıkları kurumu hedef kitlesi ve çalışma alanı nedeniyle seçmekteler. Üçüncü sırada güvenilirlik (%38) geliyor, bu da gönüllülerin neden kişisel ilişkileri tercih ettiğini açıklayan bir unsur olarak kabul edilebilir. Kurumsal bir yapı olması (%21) ya da toplumda tanınırlık (%16), kurumların tercih edilmesinde geride kalan faktörler.
Katılımcılık konusunda önemli etkenlerden biri gönüllülerin çalıştıkları kurumlarda alınan kararlara katılım dereceleridir.Gönüllülerin yarısından fazlası (%58) kurumda alınan kararlara katıldığı görüşündeyken, dörtte üçüne yakın bir kısmı da kurumun düzenlediği etkinliklere katılıyor.
Detaylı Bilgi:
Gökçe Kopuk / İstanbul Bilgi Üniversitesi / 0538 095 61 56 / [email protected]
İstanbul Bilgi Üniversitesi Hakkında:
İstanbul Bilgi Üniversitesi, 1996 yılında Türkiye’de üniversite yaşamına yeni bir soluk getirmek amacıyla “Okul için değil yaşam için öğrenmeliyiz” ilkesiyle yola çıkarak kurulmuştur. Yaklaşık 1500 kişilik bir öğretim kadrosuna sahip olan üniversitenin 25.000’i aşkın öğrencisi ve 40.000’i aşkın mezunu vardır. İstanbul Bilgi Üniversitesi, Sosyal ve Beşeri Bilimler, Hukuk, İşletme, İletişim, Sağlık Bilimleri, Mimarlık ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri fakültelerinin yanı sıra yüksekokulları, meslek yüksekokulları ve enstitüleri çatısı altında 150’yi aşkın ön lisans, lisans ve doktora programı sunmaktadır. Kurulduğu günden bu yana öğrencilerine uluslararası gelişim fırsatları sunan İstanbul Bilgi Üniversitesi, Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu QS’in 2020 yılı “Gelişmekte olan Avrupa Ülkeleri ve Orta Asya Üniversiteleri Sıralaması”nda en iyi 130 üniversite arasında yer almaktadır. İstanbul’un merkezinde, santralistanbul, Dolapdere, Kuştepe ve Kozyatağı olmak üzere dört kampüsü bulunmaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi hakkında ayrıntılı bilgiye www.bilgi.edu.tr adresinden ulaşılabilir.