Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil,
omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın. (Mustafa Kemal)
Türkiye Cumhuriyeti’nin var ediliş öyküsünde Türk Kadını’nın ortaya koyduğu
cansiperane fedakârlığı bilmeyenimiz yoktur. Eğer bu gün yüce cumhuriyetimizin
aydınlık ışığı ve fazileti bizleri sarıp sarmalamışsa, bunu borçlu olduklarımızın başında
şüphesiz kadınlar gelmektedir.
Onlar ki; yurt, bayrak, ezan, şeref, namus ve istikbal için savaştılar!
Yarınlarda doğacak Güneşi görme ümidimiz varsa, başımızı yastığımıza korkusuzca
koyabiliyorsak; şerefimiz ve namusumuzdan emin, alnımız ak ve başımız dik ise,
biliyoruz ki bunu onların akıttıkları kan, ter ve gözyaşlarına borçluyuz.
Bunu çok iyi bilen Atatürk, 1923 yılında Konya’ da yaptığı bir söylevinde Türk
kadınına beslediği sevgi ve saygıyı şöyle ifade ediyor:
“Dünyada hiçbir milletin kadını, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, ben Anadolu
kadınından fazla çalıştım, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden
kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çifti süren, tarlayı
eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin
ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakâr, o ilahi Anadolu kadını olmuştur.
Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve
minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim!”
Bu gün sizlere, Milli Mücadele’mizin o isimsiz kahramanlarının bazılarından bahsetmek
istiyorum:
KARAFATMA (FATMA SEHER)
"Kara Fatma" olarak tarihe geçen, 1888 Erzurum doğumlu Fatma Seher, Balkan Harbi’ne,
Edirne’de görev yapan kocası subay Derviş Bey ile katılır. I. Dünya Savaşı’nda, ailesinden 9-10
kadınla Kafkas Cephesi’ne gider.
Kara Fatma, Mondros Mütarekesi’nden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilen kadınları
toplayarak, Ermeniler ile çarpışır.
Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek görev isteyen, kurduğu milis kuvvetiyle Bursa ve İzmit’in
işgalden kurtarılması için mücadele eden Kara Fatma’nın müfrezesinde savaşanların sayısını
350’ye çıkardığı bilinir.
Sakarya ve Başkomutanlık muhaberelerine de katılan ve üsteğmenlik rütbesine kadar yükselen
Kara Fatma, 1955 yılında Erzurum’da vefat ederken, cumhuriyetin temellerinin atılmasında pay
sahibi olmanın mutluluğunu yaşamış kadın kahramanlardandı.
Fatma Seher Hanım 1944 de yayımlanan anılarında şöyle diyor;”Mustafa Kemal Paşa’nın
Sivas ta faaliyete geçtiğini haber alır almaz, vakit kaybetmeden Sivas’a hareket ettim. Gül
cemal vapuru ile önce Samsun’a oradan da Sivas’a geçtim. Hemen Mustafa Kemal’le
görüşmek istiyordum. Fakat paşa çok yoğun koruma altında olduğu için bu amacıma
ulaşamadım. Ancak üç gün sonra onun yolda önüne çıkarak görüşme isteğimi ilettim.
Paşa bu isteğimi sertçe geri çevirdi. Bunun üzerine peçemi kaldırıp İstanbul’dan
kendisini görmek amaçlı geldiğimi söyledim. Bunun üzerine görüşme isteğimi kabul etti.
Yakındaki bir lokantada oturarak konuştuk. Bana savaş bilgim ve cesaretim olup
olmadığını sordu. Verdiğim cevaplar üzerine Paşa duyduklarından memnun olmuş
olacak ki, “Bütün kadınlar senin gibi olsaydı Kara Fatma” dedi. Bu hitaptan sonra Fatma
Seher olarak bilinen adım Kara Fatma oldu.
(Kara Fatma)
SEYDİLERLİ ŞERİFE BACI
Kurtuluş Savaşı'nda eli silah tutanların cephede olduğu sıralarda İnebolu'ya çıkarılan silah ve
cephanelerin Kastamonu üzerinden Ankara'ya ulaştırılmasında yaşlı erkeklerle kadınların da
insanüstü çalışmaları olmuştur. Bu kadınlarımızdan biri de Seydilerli Şerife Bacıdır. İnebolu'dan
Kastamonu'ya cephane taşıyan Seydilerli Şerife Bacı 1921 yılının çetin kış şartlarının hüküm
sürdüğü Aralık ayında mermileri ve çocuğunu korumak uğruna donarak şehit olmuştur.
(Kastamonu’da, Şehit Şerife Bacı anısına dikilen anıt )
TARSUSLU KARAFATMA
Asıl adı "Adile" olan, "Adile Hala" ve "Adile Onbaşı" diye anılan kadın kahramanın, silah
arkadaşları arasında "Kara Fatma" olarak anıldığı bilinir. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon
Savaşı’na katılan Kara Fatma, Tarsus’un kurtulmasında büyük yararlılıklar gösterir.
GAZİANTEPLİ YİRİK FATMA
Gaziantepli Yirik Fatma ise Gaziantep’in Fransızlar tarafından henüz bütünüyle kuşatılmadığı
sırada, düşmanın hareket edeceği haberi gelince, buna karşı koymak için yola çıkan milis
kuvvetine, zorla katılır.
NAFİZE KADIN
Kuvay-i Milliye kuvvetlerine yardım eden "Nafize Kadın", Yunanlılar tarafından yakalanır.
Yunanlılar ondan Kuvay-ı Milliyecilerle ilgili bilgi ister. Nazife Kadın Yunanlıların olağanüstü
baskıları karşısında hiçbir şey söylemeyince fırına atılıp yakılarak şehit edilmiştir.
AYŞE HANIM
Yunanlıların İzmir’e girmesiyle Milli Mücadele saflarında yerini alan Ayşe Hanım, İzmir’in
Yunanlıların eline geçmesi üzerine Aydın’a gider. Aydın civarında kahramanca dövüşür. Burada
büyük oğlu şehit düşer. I. ve II. İnönü Savaşlarına katılır, İkinci oğlunu da bu savaşlarda şehit
verir. Sakarya Meydan Muharebesi’ne de katılan Ayşe Hanım, bu savaşta kasığından yaralanır ve
tedavi gördükten sonra müfrezesine katılır.
GÖRDESLİ MAKBULE
Vatan işgal altındadır; Gördesli Makbule, kocası ile çete kurarak dağlara çıkar. 17 Mart 1922’de
Koca Yayla’da ki çatışmada Makbule, geri çekilen çete arkadaşlarını kınayarak cesaret verici bir
konuşma sonrası düşmana saldırır ve başından aldığı kurşunla şehit düşer. Ama silah
arkadaşları düşmanı yenerler.
KILAVUZ HATİCE KADIN
Adana ve yöresinde Fransızlara karşı verilen mücadelede yer alan ve milli kuvvete katılan
Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920’de milli kuvvetler Pozantı’ya taarruzu başladığında, kritik bir
duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk eder. Hatice, kılavuzluk yaptığı Fransızlara
yanlış yol göstererek Kar Boğazı’na sokar. Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşer.
BİTLİS DEFTERDARININ HANIMI
Kahramanmaraş’ta düşmana karşı verilen mücadelede en fazla yararlılık gösterenlerin arasında
Bitlis Defterdarının Hanımı da bulunmaktadır. Bu kadın kahraman da, Kayabaşı Mahallesi’nde 8
düşmanı öldürmüş daha sonra erkek elbisesi giyerek milli kuvvetlere katılmıştır.
TAYYAR RAHMİYE
Adana’nın kadın kahramanlarından Rahmi’ye Hanım da, 9. Tümen’in 1920 yılının Şubat ayında
Hasan Beyli civarında Fransızlar ile yaptığı savaşa müfrezesiyle katılır. Muharebe sırasında ateş
hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileri doğru atıldığından dolayı kendisine "Tayyar
Rahmi’ye" lakabı verilir.
BİNBAŞI AYŞE
Binbaşı Ayşe, bizzat kendi macerasını şöyle anlatmaktadır:
“…Büyük harpte Kafkas Cephesi’nde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının
intikamını almaya ant içmiştim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs 1919’da bana verdi. İzmir’i Yunanlılar
işgal ettiği sırada ilk mukavemetimiz sona erip şehre Yunanlılar hâkim olunca Aydın’a gittim.
Orada faaliyete geçerek bir Kuvay-ı Milliye birliği teşkil edip, bilâhare Nuri Çetesi’ne katıldım.
Aydın muharebelerini yaptıktan sonra Koçarlı’ya çekildik. Bu suretle, bilfiil atıldığım İstiklal
Mücadelesi’ne başından sonuna kadar iştirak ettim.
İlk defa Sakarya’da sol kasığımdan piyade mermisi ile yaralandım. Seyyar hastanede tedaviden
sonra tekrar müfrezeme iltihak ettim. Büyük Taarruz’da Mürsel Paşa Fırkası’na iltihak ettik. Ve
Ahır Dağları’ndan düşman gerilerine akmağa memur edildik. İzmir’e ilk giden birlikler arasında
ben de vardım. Ancak, bu arada misketle sol bacağım kırıldı.”…
Binbaşı Ayşe, bu mücadelede derece derece terfi ederek Binbaşılığa kadar yükselmiştir.
SÜREYYA SÜLÜN HANIM
Van’da doğmuştur. Yaşadığı kasaba, düşmanın korkunç zulüm ve taarruzuna maruz kalmış,
babası şehit olmuştur. Nihayet, bir araya gelen beş yüz civarında cengâver, Erek Kasabasında
toplanarak yurdunu savunmaya karar verirler. Süreyya Sülün Hanım ve üç kardeşi de bu
kahramanlara katılırlar.
Yoğun bombardıman altında ilerleyerek Ağrı’ya gelen Kuvay-i Milliyeciler, Murat Irmağı
boylarında tam bir buçuk ay düşmanla çarpışırlar. Doğu Beyazıt’a doğru yürürken binlerce Türk
köylüsünün işkenceler içinde can vermiş cesetlerini görürler. Bu mezalimi yapan düşmana
hınçla taarruz ederler.
Iğdır civarında kanlı çarpışmalar olur. Düşman birlikleri çok kuvvetlidir. Beş yüz yiğit, yılmadan,
kaçmadan dövüşürler. Bu muharebede Süreyya Hanımın üç kardeşi birden şehit düşerler. Dört
kişi kalmışlardır. Daha sonra Ağrı’ya çekilip, burada Ziverbey Taburu’na katılır.
NENE HATUN (1857 – 1955)
Tarihimize "93 Harbi" adıyla geçen Türk-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda
gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe yazdıran Türk kadını. Erzurum'da doğdu, tam doksan sekiz
yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini
"Üçüncü Ordu'nun annesi" olarak geçirdi. 1955 yılında "Yılın Annesi" seçildikten sonra, 22 Mayıs
1955 günü Erzurum'da vefat etti, Aziziye Şehitliğine gömüldü.
NEZAHAT HANIM
Gördes ve İnönü meydan savaşlarında, çarpışmalara katılan 70. Alay Komutanı Hafız Halit Bey’in
kızıdır. 8 yasında öksüz kalmış ve babasıyla cephelerde dolaşmıştır. Askerlere hizmet ve cesaret
veren Nezahet Hanım’ın 100 den fazla düşman askeri öldürdüğü bilinmektedir.
Sevgili Dostlar;
Ne mutlu bizlere ki, büyük Atatürk’ün dediği gibi “hepimizi de bir Türk anası
doğurmuştur!” Sağlıcakla kalınız.