BEDELİ KANLA ÖDENMİŞTİR..!

2

Çanakkale Savaşına gönüllü katılan Mekteb-i Sultaniye öğrencilerinden 948
numaralı Mehmet Muzaffer’in hikâyesidir bu.
Çok gençlerdi. Ancak vatan savunması, vatan sevdası öyle bir aşktı ki, ne yaşa,
ne cinsiyete, ne de başka bir ayrıma yer bırakmıyordu.
Savaş denilen canavarla Çanakkale’de yüzleşti Mehmet Muzaffer ve arkadaşları.
Kara bulutlar yükseldiğinde eskiden havada yağmur gören gözleri, şimdilerde
gökten yağan parçalanmış bedenleri görüyordu. Manzara hakikaten korkunçtu.
Fakat vatan için, bayrak için, namus için, din için her türlü acıya katlanılmalıydı.
Ve de katlanıldı! Hem de öyle bir katlanıldı ki; bu uğurda tam iki yüz elli bin
vatan evladı gözünü kırpmadan can verdi.
Yıl 1916 dır. Boğazı geçemeyeceklerini anlayan emperyalistler çekilme
hazırlığına girişmiştir. Fakat çatışmalar hala sürmekte. Mehmet Muzaffer’in
görevli olduğu alayın kamyon ve araba lastiğine ihtiyacı vardır. Muzaffer
Asteğmen’in becerikli bir asker olduğunu bilen komutanları, onu gerekli
malzemelerin temini için İstanbul’a gönderirler.
O yıllarda otomobil ve kamyon lastiği yok denecek kadar az ve karaborsa
satılmakta. Gereken paranın temini için yazılı bir tezkere verilmiştir Mehmet
Muzaffer'e. İstanbul'a gelen asteğmen Mehmet Muzaffer, Karaköy'deki bir
Yahudi tüccarda bulur ihtiyaç duyulan lastikleri. Fakat fiyatlar çok yüksektir.
Ancak her şeye rağmen lastikleri almak zorundadır Mehmet Muzaffer. Çaresiz
Yahudi tüccarın istediği fiyattan anlaşmaya varılır. Sonra………….
Sonrası malum; gereken parayı almak için Erkan-ı Harbiye'nin yolunu tutar.
Girer koca Devlet-i Aliyenin genel kurmayının kapısından içeriye. Çanakkale’de
eline tutuşturulan evrakı uzatır görevli yarbaya. Evrakta yazılana şöyle bir göz
atar Yarbay ve sorar: "Ne alınacak ?"
" Oto ve kamyon lastiği" der Mehmet Muzaffer.
Yarbay birden hiddetlenir. Lahavle çekerek: " Bak evlat! der. Ben askerin
ayağına postal, sırtına kaput alacak para bulamıyorum, sen gelmişsin otomobil
lastiğinden bahsediyorsun. Hadi yürü git işine, insanı günaha sokma. Para mara
yok!" diye tersler onu.
Ancak Mehmet Asteğmen yeminlidir. Kendisine verilen görevi namus bilir.
Hem savaşı kazanmak için bu lastiklere ihtiyaç vardır. Ne yapıp yapıp bu işi
halledecektir. Kara kara düşünerek çıkar Erkan-ı Harbiye'nin kapısından. Bir
müddet dalgın dalgın yürür. Beyazıt Meydanı'na geldiğinde hala karma
karmaşık düşünceler içindedir. Lakin o an aklına birden bire bir çözüm yolu

gelir. O hızla alır soluğu satıcının yanında. Paranın hazırlanmasının ertesi güne
kaldığını, malların sabah erkenden teslim alacağını söyler ve zinhar bir aksaklık
olmamasını tembihleyerek sert adımlarla ayrılır Yahudi tüccarın yanından.
Doğruca evin yolunu tutar. O gece sabaha kadar uyumaz, çalışır. Ne yapar
biliyor musunuz Mehmet Muzaffer? Çini mürekkeplerle sahte bir 100'lük
banknot.
Lastikler sabahın erken saatlerinde yüklenir gemiye. Malı teslim alan Mehmet
Muzaffer, tüccara teşekkür edip verir parayı adama. Tüccar ilkin paranın sahte
olduğunu anlamaz. Ta ki, bozdurmak için bankaya gelene
kadar! Adamın uzattığı parayı alan veznedar şaşıp kalmıştır gördüğüne. Bir
elindeki paraya, bir tüccarın suratına bakar. Çünkü paranın üzerinde gerçek
paralarda yazan " Bedeli Dersaadet'te altın olarak tesviye olunacaktır" ibaresi
yerine "Bedeli Çanakkale'de şehitlerin kanı ile ödenecektir" yazmaktadır.
Durumu anlayan Yahudi tüccar afallar. Lastiklerin Çanakkale'ye ulaşması ise eli
kulağındadır.
Verilen görevi başarıyla yerine getiren Mehmet Muzaffer’in, Çanakkale
Savaşından sonraki görev yeri Şark Cephesi olur. Burada yaralanır. Kendisine
verilen harp madalyasını "Ben sadece yaralandım. Bundan dolayı bahtiyarım,
lakin harp meydanlarında arkadaşlarım kollarını bacaklarını kaybettiler. Bu
madalya esas onların hakkıdır" diyerek kabul etmek istemez. Bir yıl sonrada
Gazze’de şehit düşer.
Bu büyük askerin hazırladığı paraya gelince; Karaköylü Yahudi tüccar olayın
üzerine gitmez. Kim bilir belki de gidemez. Ancak olay tüm İstanbul'a yayılır.
Duyanlardan birisi de Şehzade Abdülhalim Efendi'dir. Yahudiyi buldurup değeri
olan parayı öder ve alır Mehmet Muzaffer’in hazırladığı 100’lük banknotu
yahudiden. Bu ibretlik para Emniyet Müzesi'ne yerleştirilir. Şimdilerde Polis
Akademisi Polis Laboratuarları Daire Başkanlığı'nda bulunmaktadır.
Vatan için, bayrak için kan uykusuna yatan yiğitlere selam olsun…! Onların
emanetilerine sahip çıkanlarada……………
VATAN
Güneş’i tutmak için,
Göğü deldik bir zaman.
Selam saldık ölüme,
Çekinmeden,
Korkmadan.
Yırttık karanlıkları,
Çetin yolun sonunda.
İşimiz olmadı hiç,

Şan,
Şöhret
Ve makamla!
Kahpece vurulmuş
Şehitlerimiz vardı.
Uğruna can verdiği,
Yar bildiği vatandı.
Sinsice yaklaşmadık,
Haince vuruşmadık.
Çıkar için kimseye,
Yalakalık yapmadık!
Bazıları sevmedi,
Bizim bu halimizi.
Ama değiştirdik bak,
Kara talihimizi.
Bedel olsa da bu hal,
Bize binlerce cana,
Çok şükür sonun da,
Güneş’i verdik sana.
Sırmalarla, incilerle,
Artık sarın ey vatan,
Alçaktır!
Şerefsizdir!
Seni yabana satan!

Rafet SERTOĞLU