Pazartesi yayımlanan “Özgür Özel’in gafları” yazıma çok değişik çevrelerden hem destek, hem de eleştiri geldi…
Destek veren okuyucularıma teşekkür ediyorum, benimle aynı düşünceleri paylaştıkları için…
Eleştirenlere gelince…
Onların genel olarak savundukları düşünce “Özgür Beyin henüz yeni olduğu, hata yapsa da bunları düzeltmesi için zaman verilmesi gerektiği” oldu…
Bu okuyucularıma tek söz söyleyeceğim; “Türkiye’nin kaybedecek zamanı yok.
Ve ülkenin bu iktidardan kurtulması için tek umudu olan partinin hata yapma lüksü de yok…”
Bu anlamda geçtiğimiz hafta “Ümit Uysal’ın yayınladığı manifesto, Genel Başkanlığa adaylık” şeklinde değerlendirildi…
Yerel medyamız başta olmak üzere hemen tüm mahfiller, bu manifestonun sonunda yer alan “Türkiye’mizi yeniden inşa etmek üzere 32 yıllık siyasi tecrübemi ve birikimimi en üst düzeyde partimin hizmetine sunacağımı kamuoyunun bilgisine sunarım” cümlesine takılarak bu değerlendirmeyi yaptılar…
Oysa manifestonun üst tarafında yer alan durum tespitlerini değerlendirselerdi bu yorumu hemen yapmamaları gerektiğini anlarlardı.
Şöyle demiş Uysal;
“Demokratik standartlarımız dünyada üçüncü lig düzeyine gerilemiştir. Yolsuzluk, umutsuzluk ve çürüme sosyal dokumuzu adeta çökertmiştir. Mevcut iktidarın ürettiği bu durumdan çıkışın tek formülü, kurucu değerler üzerinden Türk milletini yeniden bir araya getirecek ve yeni bir başlangıç için ikna edecek olan CHP iktidarıdır.”
Kısaca her yanı tahrip edilmiş ülkenin bu durumdan çıkışını sağlayacak olan CHP’nin bütünleştirici bir yapıda umut gerektiğini belirtmiş…
Ancak bugünkü görünümüyle umut vermediğini ve toplumu iktidar olmaya ikna edemediğini eklemiş.
“Bir kez daha seçim kaybına ne ülkemizin ve partimizin ne de partililerimizin tahammülü yoktur. Bu gerçekler ışığında CHP Genel Başkanlığı ve parti yönetiminin toplumun tamamını yeni bir başlangıç için organize edecek ortalamada etkili bilgili inanmış ve tamamen ülke sorunlarına odaklanan bir görünüm içinde olması beklenmektedir.”
İşte burada Uysal satır aralarına “Özgür Bey ve Genel Merkez Yönetiminin toplumun tamamını kucaklayacak bir güven tesisi içinde olmadığını” ifade etmiş…
Ve devamında ise Özgür Beye ve Genel Merkez yönetimine “siz bu işi beceremeyeceksiniz, çekin, gidin” anlamında açıkça meydan okumuş…
“Gerekli koordinasyonun sağlanamadığını, etkili ve inandırıcı politikaların topluma aktarılamadığını gözlediğimiz anda göz göre göre bir seçim felaketine daha sürüklenmeyi asla kabul etmeyeceğimizi ifade etmek isterim.”
Manifestonun sonunda ise olayı “kişiselleştirmiş” ve belediye başkanlığından sonra yürüyeceği siyasi mecrayı belirlemek amacıyla 32 yıllık siyasi birikiminden söz ederek “ucu açık biçimde” gerek partinin üst yönetiminde veya olası bir iktidarda devlet yönetiminin bir yerinde politika üretecek ve uygulayacak görevlere talip olduğunu beyan etmiş…
Bence de çok iyi etmiş…
Siyasette kadro yetiştirmek son derece zor ve zahmetli bir süreçtir…
Uysal bu anlamda kendini yetiştirmiş, ülkeyi ve dünyayı bulunduğu siyasi platformun felsefesiyle nasıl okunması gerektiğini bilen ender kadrolardandır…