Hz. Mevlânâ’yı Doğru Anlamak Ona Vefa Borcumuzdur

263

Son zamanlarda Hz. Mevlânâ’ya ait olmayan sözleri onunmuş gibi paylaşmanın moda haline geldiğini ve altına Hz. Mevlânâ etiketi yapıştırılan bu sözlerin internet ortamında dolaşıma çıkarılarak hızla yayıldığını belirten Sakarya Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sezai Küçük, “İnsanlara sorsak, herkes kendine göre farklı bir Mevlânâ portresi çiziyor. Bu, Hz. Mevlânâ’yı doğru anlatmamaktan kaynaklanmaktadır. Onu doğru anlamak ve anlatmak ona en büyük vefa borcumuzdur” dedi.

Antalya Mevlevîhânesi İrfan Meclisi’nde yürütülen faaliyetlerin Hz. Mevlânâ’ya olan vefa borcumuzu ödemeye yönelik çok güzel çalışmalar olduğunu dile getiren Doç. Dr. Sezai Küçük, Mevlânâ ile ilgili doğru bilinen yanlışlara dikkat çektiği söyleşisine, onun doğduğu Afganistan’daki ev ve eğitim gördüğü Halep’teki medresenin son durumları hakkında bilgi vererek başladı: “Bugün Afganistan sınırları içinde hâlâ ayakta bulunan Hz. Mevlânâ’nın doğduğu ev TİKA tarafından onarılmak üzere bütün hazırlıklar tamamlanmışken maalesef Talibanın engellemeleriyle tamir edilememiştir. Yıkılmaya yüz tutmuş bu ev, eğer tadilattan geçirilmezse pek çok tarihî eserin başına geldiği gibi yok olup gidecektir. Mevlânâ’nın babasının vefatından sonra hocası Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizî’nin zâhirî ilimleri tahsil etmek ve mânevî terbiyesini tamamlamak üzere onu gönderdiği Suriye Halep’teki Halâviye medresesi de yakın zamana kadar hâlâ ayaktaydı; ama maalesef Esed rejiminin attığı varil bombalarıyla orası da yerle bir oldu. Hz. Mevlânâ’nın izlerini taşıyan eserler maalesef işte böyle yeryüzünden bir bir silinip gitmektedir.”

Mutasavvıf Bir Velî: Hz. Mevlânâ

Hz. Mevlânâ’nın her şeyden önce mutasavvıf bir velî olduğunu hatırlatan Küçük, diğer sıfatlarının onun tâlî özellikleri olduğunu ve ona yakıştırılan diğer kimliklerin, ancak onun kullandığı metodların birer adı olabileceğini söyledi. Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Mevlânâ’nın elbette şiir söylediğini, ama bunu bir sanat gösterisi için değil de sadece mesajını halka daha etkili iletmek maksadıyla yaptığını ifade eden Küçük, onun insanları elbette sevdiğini, ama aslâ bir hümanist olarak nitelendirilemeyeceğini; onun bir düşünür olduğunu, ama bir filozof olmadığını anlattı.

Hz. Mevlânâ ve Şems-İ Tebrizî

Sanki Hz. Mevlânâ’nın tasavvufla tanışıklığı ve mânevî yolculuğunun Şems-i Tebrizî ile başlamış gibi anlatılmakta olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Sezai Küçük sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda Şems’i Mevlânâ’nın şeyhiymiş gibi anlatıyorlar, bu doğru değildir. Şems Hz. Mevlânâ’nın hocası ya da şeyhi değildir, sadece onun Hak âşığı bir dostudur. Hz. Mevlânâ, yağı konulmuş, fitili temizlenmiş ve camı parlatılmış bir kandildi. Şems, kibriti çakarak o kandili yaktı. Yani biri diğerinin şeyhi ya da müridi değildir. Mevlânâ, bir Kübreviyye şeyhi olan babası Bahaüddin Veled aracılığıyla daha çocuk yaşta tasavvufla tanışmış ve zâhirî ilimlerle birlikte bâtınî ilimleri de hep bir arada tahsil etmiştir. Babasının vefatından sonra da Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizî vasıtasıyla onun tasavvufî terbiyesi devam etmiştir. Şems’in öldürüldüğü iddiası da doğru değildir. Bu, günümüzde uydurulan yanlış bir bilgidir. Çünkü Mevlânâ, ikinci kayboluşundan sonra da onu çok aramıştır. Eğer öldürülmüş olsaydı Mevlânâ onu aramazdı. Üstelik Şems’in öldürüldüğüne dair sahih hiçbir kaynakta kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bugün Konya’daki Şems Camii’ndeki türbe onun kabri değil, makamıdır.”

Hz. Mevlânâ ve İslâm

“Gel, gel, ne olursan ol yine gel” edebiyatı eşliğinde sanki Hz. Mevlânâ’nın dine diyanete pek de bağlı olmayan mezhebi geniş biriymiş gibi tanıtıldığından yakınan Küçük, hattâ onun Yahudilere, Mecusîlere ve Hristiyanlara hoşgörüyle yaklaşan ve müslüman olmadan da onları Allah’ın muteber kullarıymış gibi kabul eden bir Mevlânâ portresi çizilmeye çalışıldığını söyledi. Bunun yanlışlığına dikkat çeken Küçük, Hz. Mevlânâ’nın amelde Hanefî, itikadda ise Maturîdî bir ehl-i sünnet âlimi ve ârifi olduğunu hatırlattı. Kaynaklarda onun namaz, oruç vb. ibadetlerdeki titizliği ve Kur’an ve sünnete bağlılığıyla ilgili ayrıntılı bilgiler verildiğini hatırlatan Küçük, Mevlânâ’nın geçimini, kendisine gelen meselelere verdiği fetvalarla sağladığını, yani bugünkü noterliğe benzer bir görevi yürüttüğünü dile getirdi.

Hz. Mevlânâ ve Babasının Kabirleri

Yaygın bir yanlışın da Hz. Mevlânâ ile babasının kabirleriyle ilgili olduğunu belirten Doç. Dr. Sezai Küçük şöyle devam etti: “Nereden kaynaklandığını bilmiyorum; ama Mevlânâ türbesini ziyaret eden insanlara sorsanız onların çoğu, Hz. Mevlânâ defnolunurken babası Bahâüddin Veled’in kabrinden doğrularak ayağa kalktığını, bundan dolayı da kabrinin yüksek olduğunu anlatır. Oysa gerçek şudur: Kanunî Sultan Süleyman zamanında Mevlânâ’nın türbesi yenilenirken, eski sandukayı tarihî eser niteliğinde olmasından dolayı babasının sandukasının üzerine koymuşlar, atmaya kıyamamışlar ve böylece babasının sandukası iki kat büyüklüğe ulaşmıştır.”

Hz. Mevlânâ Günlük Tüketim Malzemesi Yapılmamalı

Günlük tüketim malzemeleri içinde Mevlânâ’nın adının kullanılmasının da son derece yanlış olduğuna dikkat çeken Küçük, lokantada Mevlânâ etliekmeği, Mevlânâ şekerlemesi, Mevlânâ çorbacısı, Mevlânâ katlı otoparkı, Mevlânâ alışveriş merkezi gibi adlandırmaların onun hatırasına saygısızlık olduğunu hatırlatıp bu tür davranışlardan bir an önce dönülmesi gerektiği uyarısında bulunarak sözlerini tamamladı.